27 Ekim 2018 Cumartesi

İlk Türk tiyatrosu ve ilk Türk piyesi 1

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başladığımda sizinle tiyatro tarihinden bir şeyler paylaşayım istedim.Bir ilk ile başlamak güzel olur dedim. Umarım beğenirsiniz bu tercihimi.

Perde ve sahnenin 1941 basımı ilk Türk tiyatrosu ve piyesinin neler olduğu konusunda Salim Nüshet Gerçek in yazdığı yazı ile başlamanın güzel olacağını düşündüm.

Kuruluşundan beri tiyatromuzun halledilemeyen başlıca davasının telif eser meselesi olduğunda bu sanatla yakından ve uzaktan alakadar olanalar umumiyetle müttefiktirler. Fakat yazık ki bu ittifakta bu hakikati teslimden ileri gidilememiş, evvelce bu vadide yapılanlar tetkik edilerek yapılması lazım gelen bu hususlar tespit edilememiş, velhasıl davanın halli çareleri esaslı olarak araştırılmamış veya bulunamamıştır.
Bu satırları yazmaktan maksadım başlayan davayı bütün teferruatı ile ortaya koymak, sonrada hal çareleri araştırmaya ve bulmaya çalışmaktır. Çünkü davanın bütün eğlencesi aydınlanacak olursa hal çaresi de kendiliğinden meydana çıkacaktır kanaatindeyim.
İlk telif eserlerin ne şartlar dahilinde vücuda getirildiğini öğrenmek için onları temsil eden tiyatronun ne zaman ve nasıl kurulduğunu bilmek lazım gelir. Bende bu zaruret dolayısıyla gerçek ilk telif eserleri temsil eden Güllü Agop tiyatrosundan bahsedeceğim.
Doğrusu Güllü Agoptan öncede Türkçe temsiller verilmiş ise de onları burada zikre imkan göremiyorum. Çünkü mesela Dolmabahçe tiyatrosunda Türkçe bir temsil verildiğini biliyorum. Fakat oynanan oyunun telif mi, tercümemi olduğunu öğrenmek kabil olmadığından onu hesaba katmıyorum. Naum tiyatrosunda Abdülhamidin huzurunda temsil edilen 'Don Gregoryo' ya da tercüme edilen bir eser burada yer veremiyorum. Arkası gelmeyen bu gayretleri ve buna benzerlerini bertaraf ederek Türkçe temsiller veren bir tiyatro kurmuş, hatta bunun fiili imkanlarını temin etmiş olmak için on sene müddetle suflör le Türkçe oyun oynamak imtiyazını almış olması sıfatı ile doğrudan doğruya Güllü Agop u ve tiyatrosunu ele alıyorum.
Güllü Agop 1867 de Ermenice temsillere başladıktan sonra galiba Karabet  Papasyan adlı bir zatın teşviki ile Türkçe temsiller vermeye hazırlandı. Esasen daha geniş bir seyirci kitlesine hitap edebilmek menfaati bakımından da çok cazipti. Ayni sene içinde faaliyete geçerek '`Sezar Borciya 'adlı eseri Türkçe olarak temsil ettirdi. Ruznamei Ceridei Havadis bize bu malumatı vermektedir: Tiyatroyu Osmani Kumpanyası tarafından vücut eden üzerinde yazı bulunan kağıttır.
' Tiyatroya tabi olunan oyun nice zamandan beri elsinei ecnebiye ile icra olunmakta olduğundan diğer ehli lisan ve bazen o lisan ile el alışkanlığı kesbeyliyen kişiler maarif nişan sonradan kazanılmış sevinç ve zevk ederek şair ahali ise sade suretinin müşahedesi ile vakit yitirerek amaçlanan hakiki vukuata sonradan kazanılmış bir konuda bilgi edemediklerinden bu yüzden müteezzi olmaları bahisi tesadüf olarak bu yolda lütfü çabanın sarfı mesai ve iyiliğine intizar olmakta iken maarifvayei hazreti bugün saadetlü Kiyork Efendi zade Karabet efendinin tercümesine gayret ve ihtimam etmiş olduğu Sezar Borciya oyununun iş bu başlaması iydisaidi 'ramazanı şerif' adhanın 'ezan' ikinci cumartesi günü akşamı yani pazar gecesinde Gedikpaşa da olan Tiyatroyu Osmanide hava müsait olduğu halde icrası kararlaştırılmış olmakla kaderdanı hikmet ve maarif olan kişiler mekarimsimatın lütfen tesfikleri mütercim mumaileyhin hülulu memnuniyetini müeddi olacağı gibi kumpanyamız tarafına dahi başkaca bahisi iftihar ve şükraniyeti gerekli bulunacaktır.'
Burada verilen izahatten Güllü Agop tiyatrosunun ilk Türkçe temsili olarak kabul edebileceğimiz bu oyunun bir hususiyeti de ilk defa olarak üç Türk aktörünün iştiraki ile verilmiş olmasıdır. Bu aktörler Ahmet Necip, Büyük İsmail, ve Büyük İsmail in kardeşi Hamit Efendilerdir.
Güllü Agop un temsiller vermeye başladığı Gedikpaşa Tiyatrosu evvelce Soillier isminde bir cambazhane sahibi tarafından yaptırıldığından ve alelacele tiyatroya tahvil edildiğinden işe pek elverişli değildi. Güllü Agop ne yaptıysa yaptı, tiyatrosuna Abraham Paşanın maddi ve manevi himayesini kazandırdı.  Bu sayede tiyatroyu yıktırarak yerine bir yenisini yaptırdı. Bu güne kadar bir çoklarımızca meçhul olan bu hakikat 'Ruznamei Ceridei Havadis' te karelere şu satırlarla ilan edilmektedir: 'Gedikpaşa kain tiyatrohaneyi bu defa bir kumpanya iştirak ederek daha geniş ve güzel bir heyete yaptırmak üzere hedmettirmiş ve Avrupa tiyatrolarına takliden güzel güzel operalar icra olunmak üzere meşhur ve maruf oyunculardan lüzumlu miktarı celp olunmuş olduğuna ve yakın zamanda inşaatı residei hitam olup aralık ayının sekizinci gecesi açılışında kesin olarak bulunmuş ne olduğu belirsizliğine binaen Dersaadet ahalisinin mevsimi kışta Beyoğlun da bulunan tiyatrolara gitmeye muhtaç olmayacakları malumdur.'
Yeni yapılan tiyatro ilan edildiği vakitte açıldı. İşte bunun yine 'Ruznamei Ceridei Havadis' te çıkan resmi ilanı:
'Gedikpaşa tiyatrosu geçen hafta açılmış olunup güne gün operalar ve ayak oyunları icrasına bed olunmuş ve önümüzdeki çarşamba gecesi dahi saat iki buçuk raddelerinde yine açılıp ve görülmedik surette  mehtaplar yakılıp birinci faslında berber oyunun, ikinci faslında davalato denilen meşhur ayak oyunu oynanacak ve ondan sonra dahi bu her gece az önce adı geçen tiyatroda tiyatro oyunu oynanacaktır.'
Bu ilandaki Berber oyunun Ali beyin 'Geveze Berber'i olsa gerektir. Türkçe temsiller bu hazırlık devresi içinde yavaşça artmaktadır. 1867 Ramazanı da böylece tek tük  verilen Türkçe temsillerle geçmiştir.
1868 senesi bir Türkçe temsilin daha verildiğini 'Terakki gazatesinin şu fıkrasından öğreniyoruz:
'Gedikpaşa da Tiyatroyu Osmaniye de Ramazanı şerifin yirmi sekizinci pazartesi akşamı yani salı gecesi Güllü Agop marifeti ile (Efsanei Fuzili berayı Leyla ve Mecnun) oyunu pürfünunu beş perde olarak Mustafa efendinin tertip ve telifi üzere icra olunacaktır.'
Bu oyun kısa fasılalarla bir iki defa daha oynanmıştır. Bunların ilanındaki 'geçen defadan daha mükemmel bir suretle icra olunacağı' tarzındaki kayıttan henüz bazı aksaklıkların önüne geçilemediği anlaşılmaktadır. Türkçe temsillerin rağbet görmeye başladığı ise muhakkaktır. Bunu önlemek için ertesi sene 1869 Güllü Agop yeniden faaliyete geçiyor. 'Terakki' gazetesinin bu hakikati  tespit eden çok ehemmiyetli bir yazısını birlikte okuyalım.
'Mevsimi kışta Türkçe olarak Dersaadette Gedikpaşa tiyatrosunda komedya ve dram ve trajedya gibi tiyatro oyunları icra etmiş olan kumpanya genişletmek üzere kabiliyetli oyuncu aramakta olduğundan lisanı Türkiyi layık ile bilir ve okur yazar olmak şartı ile rağbet eden bulunur ise adı geçen kumpanya direktörü ile görüşüp söyleşmek üzere be her pazartesi günleri saat altıdan on bire kadar Divan yolunda kain kıraathaneye müracaat eylemeleri ve birde icra olunmak üzere oyun tertip ve tanzim etmiş olan kişiler dahi yapmış oldukları oyunlar umumun rağbetine mazhar olduğu halde her defa icrasında hasılattan yüzde on ayırma ve ita olunacağından bu ayın kişinin dahi direktörle görüşmek üzere mahalli adı geçen kişiye müracaat buyurmaları ilan olunur.'
Bu yazının sonu ile tam olarak mevzumuza giriyoruz. Açıklıkla görülüyor ki Güllü Agop gerek tercüme gerek telif oynadığı Türkçe oyunlarının kıvamsızlığını sezmiş ve bunları daha cazip gösterecek çareler aramaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder