20 Ocak 2019 Pazar

Piyes Üstatları 5

GERHART HAUPMANN

1918 de Alman imparatorluğunun çöküşü; o tarihe kadar hakim ruha ve o ruhla yazılmış piyesleri ile beraber Alman tiyatrosunu da çökertti. O tarihten sonra ortaya çıkan piyesler ile Alman tiyatrosuna Alman ruhunu taşıyordu demek iftira olur, çünkü bu piyeslerin ruhu yoktu, olduğunu iddia etsek bile onlarda hakim olan müşterek ruh Alman ruhu değildi. Ruhsuz bir tiyatro yaşayamazdı, nitekim 1918 den 1933 e kadar ruhsuz, karaktersiz, gayesiz bocalayan Alman tiyatrosu yeni bir devir başlayıncaya kadar anarşiden kurtulamadı. Piyeslerdeki bu anarşi tesirini o devrin tiyatrolarının resmi idarelerinde, hususi tiyatro oluşumlarında bariz bir şekilde görmek olanaklıdır.
Almanya da  bu 15 senelik harp sonu tiyatrosunun tarihi tetkik edilecek olursa bu anarşinin Alman tiyatrosunu ne hale getirdiği görülür. Bu devir esnasında temsil edilen yerli piyeslerin fikir ve değer bakımından ortadan aşağı olması yanında, hariçten gelen, değer itibarı ile yinede yüksek olmayan eserlerle tiyatro repertuvarını kuvvetlendirmek iddiası da vardı.
Mesela 1928 den 1931 e kadar hemen her Alman şehrinin resmi ve hususi tiyatro repertuvarlarında şu isimlere rastlanıyordu: Wedekind, Von Unruh, Welfel, Brecht, Sternheim, Kaiser, Zuckmayer. O zaman bu yazar isimleri ve onların piyesleri olmaksızın bir Alman tiyatro repertuvarının mevcudiyetini düşünmek, bilhassa tiyatro müdürleri için halli olanaklı olmayan bir bilmece olurdu. Çünkü bunlardan başka hiç kimse eser yazmıyor, yazsa bile bir türlü yolunu bulup sahneye çıkaramıyordu. Kısacası herkes zannediyordu ki; bütün bu yukarıda isim yazılı yazarların eserleri günün birinde oynanmayacak olursa esasen iktisadi bir buhranın pençesinde inleyen Alman sahnesi kökünden sarsılır ve açılacak boşluk karşısında bir daha kendini doğrultamaz.
Halbuki 1933 de rejim değişipte tiyatrolar bir (Devlet Dramaturgu) na bağışlandıktan ve bir (Devlet tiyatro meclisi) kurulduktan ve bütün tiyatrolar bu merkezden idare edildikten kısa bir zaman sonra yukarıda saydığımız isimlerin yerine yeni yeni yetişen şu piyes yazarları geçti: Eberhard Wolfgang, Möller, H.Rehberg, Richard Billinger, Theodor Haerten, Priedrich Bethge, Curt Langenberg, Felix Lützkendorf. Anarşi devrinden yeni devre geçerken hiç sarsılmadan yerinde kalmış yalnız iki isim sayılabilir. Gerhart Hauptmann ve Hanns Johst. Doğrusunu söylemek lazım gelirse asıl
bu iki edip yeni yetişen ve yukarıda isimlerini saydığım gençlere yol göstermiş, onlara numune olmuş ve üstatlık etmişlerdir. Bunlar; geçiş devresinde eskiyi yeniye bağlayan bir köprü vazifesi görmüşlerdir.
Hauptmann nasıl Alman tiyatrosunda geçen asrı bir asra bağlayan yegane üstat olarak kalmışsa bu seferde eski devri yeni devre yine o ulaştırmıştır. Hauptmann bu münasebetle bilhassa tiyatro edebiyatında eski ile yeni diye bir sınıflandırma olmadığını ve bu farkın başlı başına bir kıymet teşkil etmediğini, ancak yeni ile kötünün mevcut olduğunu ispat etmiştir.
Seksenine yaklaşmış olmasına rağmen bugün hala 20 yaş heyecan ve ateşini taşıyan Hauptmann şimdiye kadar yazdığı emsalsiz piyeslere geçen ay Berlin Devlet Tiyatrosunda oynanan ( Iphigenie in Delphi) eseri ile yeni bir şaheser daha ilave etmiştir.
Gerhart Hauptmann yeni dramanın konusunu eski yunanlılardan seçmiştir. Esasen Alman tiyatro edebiyatı tarihine bakılacak olursa bir çok büyük edipler eserlerinin konularına eski Yunan çok acıklı olay kişilerinin kader ve talihlerini bir sembol olarak almışlardır.
Türk tiyatro seyircileri sahnemizde temsil edilen Hauptmann ın iki eserini hatırlayacaklardır. Bunladan her ikisi de Seniha Bedri Göknil tarafından tercüme edilmiştir. Biri ( Rose Bernd) eserinden adepte ettiği ( Yedi köyün zeynebi) diğeri ( Güneş batarken) dir.
Gerhart Hauptmann şimdiye kadar roman, hikaye ve şiirlerinden başka kırka yakın piyes yazmıştır. Bunların bir çoğu binlerce defa oynanmış ve bütün dünya lisanlarına tercüme edilerek uluslararası sahne hayatında kök salmış çok kuvvetli eserlerdir. Bilhassa bugünkü Alman tiyatro piyeslerinin sosyal temeli içinde hiçbir harç zerresi yoktur ki onun fikirleri ile karışmamış, onun mürekkebi ile sulanmamış olsun.
Hauptmann ın ilk tiyatro eserinin adı 53 sene önce yazdığı ( Güneş doğmadan önce) idi. Ve 70 yaşına geldiği zaman galiba son eseri olacağını tahmin ederek 1930 da ( Güneş batmadan önce) piyesini yazdı. Fakat aradan geçen 12 seneye yakın zaman zarfında üç çeyrek asırlık edip ( Hemlet) gibi, (İphigenie) gibi yeni yeni eserler yarattı. Başkalarının çöküp azraili beklediği yaşata o yaratıcılığından hiç bir şey kaybetmedi. Hala genç, hala dinç, hala verimli olan Hauptmann böylelikle yeni yetişen Alman piyes yazarlarının önünde canlı bir örnek ve kudretli bir yol gösterici gibi duruyor.
Hauptmann ın eserlerini burada şöylece sıralamayı uygun gördük: Güneş doğmadan önce 1889, Barış bayramı 1890, Mütevazi insanlar 1892, Meslektaş Krampton 1892, Kunduz kürk 1893, Hannele nin göğe erişi, Florian Geyer 1895, Elga 1896, Göçen çan 1896, Arabacı Hanschel 1898, Schluck ve Jau 1900, Kırmızı horoz 1901, Zavallı Heinrich 1902, Rose Bernd 1903, Bischof sberg in bakiresi 1905, ve Pippa dans ediyor!...1906, Gabriel Schilling in kaçışı, İmparator Karl ın rehinesi 1908, Griselda 1909, Fareler 1910, Peter Brauner 1911, Odisse nin yayı 1919, Kış başladı 1917, Beyaz Münci 1920, İndipohdi 1920, Veland 1925, Dorothea Angermann 1926, Büyücü adımı 1929, Güneş batmadan önce 1930, Atlantis, Wanda.
En ünlü romanları arasında tabi, Till Eulensplegel vardır. Birde ( Halk ve ruh için) adı altında topladığı toplumsal, edebi ve siyasi düşüncelerini, konferanslarını içeren büyük kitabı vardır.

                                                                                                        Servet MORAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder