
Almanya da bu 15 senelik harp sonu tiyatrosunun tarihi tetkik edilecek olursa bu anarşinin Alman tiyatrosunu ne hale getirdiği görülür. Bu devir esnasında temsil edilen yerli piyeslerin fikir ve değer bakımından ortadan aşağı olması yanında, hariçten gelen, değer itibarı ile yinede yüksek olmayan eserlerle tiyatro repertuvarını kuvvetlendirmek iddiası da vardı.
Mesela 1928 den 1931 e kadar hemen her Alman şehrinin resmi ve hususi tiyatro repertuvarlarında şu isimlere rastlanıyordu: Wedekind, Von Unruh, Welfel, Brecht, Sternheim, Kaiser, Zuckmayer. O zaman bu yazar isimleri ve onların piyesleri olmaksızın bir Alman tiyatro repertuvarının mevcudiyetini düşünmek, bilhassa tiyatro müdürleri için halli olanaklı olmayan bir bilmece olurdu. Çünkü bunlardan başka hiç kimse eser yazmıyor, yazsa bile bir türlü yolunu bulup sahneye çıkaramıyordu. Kısacası herkes zannediyordu ki; bütün bu yukarıda isim yazılı yazarların eserleri günün birinde oynanmayacak olursa esasen iktisadi bir buhranın pençesinde inleyen Alman sahnesi kökünden sarsılır ve açılacak boşluk karşısında bir daha kendini doğrultamaz.

bu iki edip yeni yetişen ve yukarıda isimlerini saydığım gençlere yol göstermiş, onlara numune olmuş ve üstatlık etmişlerdir. Bunlar; geçiş devresinde eskiyi yeniye bağlayan bir köprü vazifesi görmüşlerdir.
Hauptmann nasıl Alman tiyatrosunda geçen asrı bir asra bağlayan yegane üstat olarak kalmışsa bu seferde eski devri yeni devre yine o ulaştırmıştır. Hauptmann bu münasebetle bilhassa tiyatro edebiyatında eski ile yeni diye bir sınıflandırma olmadığını ve bu farkın başlı başına bir kıymet teşkil etmediğini, ancak yeni ile kötünün mevcut olduğunu ispat etmiştir.

Gerhart Hauptmann yeni dramanın konusunu eski yunanlılardan seçmiştir. Esasen Alman tiyatro edebiyatı tarihine bakılacak olursa bir çok büyük edipler eserlerinin konularına eski Yunan çok acıklı olay kişilerinin kader ve talihlerini bir sembol olarak almışlardır.
Türk tiyatro seyircileri sahnemizde temsil edilen Hauptmann ın iki eserini hatırlayacaklardır. Bunladan her ikisi de Seniha Bedri Göknil tarafından tercüme edilmiştir. Biri ( Rose Bernd) eserinden adepte ettiği ( Yedi köyün zeynebi) diğeri ( Güneş batarken) dir.
Gerhart Hauptmann şimdiye kadar roman, hikaye ve şiirlerinden başka kırka yakın piyes yazmıştır. Bunların bir çoğu binlerce defa oynanmış ve bütün dünya lisanlarına tercüme edilerek uluslararası sahne hayatında kök salmış çok kuvvetli eserlerdir. Bilhassa bugünkü Alman tiyatro piyeslerinin sosyal temeli içinde hiçbir harç zerresi yoktur ki onun fikirleri ile karışmamış, onun mürekkebi ile sulanmamış olsun.

Hauptmann ın eserlerini burada şöylece sıralamayı uygun gördük: Güneş doğmadan önce 1889, Barış bayramı 1890, Mütevazi insanlar 1892, Meslektaş Krampton 1892, Kunduz kürk 1893, Hannele nin göğe erişi, Florian Geyer 1895, Elga 1896, Göçen çan 1896, Arabacı Hanschel 1898, Schluck ve Jau 1900, Kırmızı horoz 1901, Zavallı Heinrich 1902, Rose Bernd 1903, Bischof sberg in bakiresi 1905, ve Pippa dans ediyor!...1906, Gabriel Schilling in kaçışı, İmparator Karl ın rehinesi 1908, Griselda 1909, Fareler 1910, Peter Brauner 1911, Odisse nin yayı 1919, Kış başladı 1917, Beyaz Münci 1920, İndipohdi 1920, Veland 1925, Dorothea Angermann 1926, Büyücü adımı 1929, Güneş batmadan önce 1930, Atlantis, Wanda.
En ünlü romanları arasında tabi, Till Eulensplegel vardır. Birde ( Halk ve ruh için) adı altında topladığı toplumsal, edebi ve siyasi düşüncelerini, konferanslarını içeren büyük kitabı vardır.
Servet MORAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder