İbrahim Hoyi nin 1941 Perde ve Sahnede yazmış olduğu piyes üstatları adlı yazı dizisini paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
1876 Senesinde Londra sokakları yepyeni bir çehre ile karşılaştılar. Bu Dublin den gelen İrlandalı bir genç idi. Kocasının ele avuca sığmayan hallerine aşırı derecede canı yanan annesi bu delikanlıyı Londra ya yollamıştı. Baş şehrin göz alabildiğine uzanıp giden yollarında nasibini aramaya çıkan bu silik gencin yani ilerinin büyük hicivci üstadı Bernard Shaw gönlünde ne bir ümidi, bir yerde hazır bir işi, ne de cebinde parası vardı. Fakat buna rağmen aynı adam yirmi sene sonra:
-Benim kaderim Londrayı okutmak, terbiye etmekmiş...Diyebilecek idi.
Shaw 1856 yılında Dublin de doğdu ki bugün 85 yaşında bulunuyor demektir. İlk tahsilini amcasından gördü. Sonra bir mektebe girdi ise de fazla bir şey öğrenmedi. Sebebi de -kendisinin itiraf ettiği gibi-çalışmaması ve mukabilinde Homer in masallarını anlattığı iki zeki arkadaşının yardımlarından istifade etmesi idi.

İlk piyesi temsil edilinceye kadar Londra da tam 16 sene ömür çürüttü. 1876 dan 1885 e kadarda tam 9 sene müthiş bir edebi faaliyet ile her ay ancak altı İngiliz lirası para kazanabildi. Beş roman yazdı. İkisi mecmualarda tefrika edilmiş oldukları halde tabılar hiç birini basmadı. 1882 de toprağın millileştirilmesine dair dinlediği bir konferans kendisini coşturarak 'İnsaniyetin kurtarıcı savaşı' oluşumuna yazılmaya sevk etti. Yine bu sıralarda meşhur İngiliz şairlerinden Shalley in propagandasını yaptığı vegatarian (Nebattan başka bir şey yemeyenlerin mensup oldukları meslek) ve humanitarlan (Hazreti İsa nın insanoğlu olduğuna inananlar) doktrinlerinin tesiri altında kaldı.
Shaw ın arkadaşları hep kendi gibi düşünene insanlardı. Araştırma-tahsil gibi usullerle sosyalizm prensiplerini köklendirmek ve yaymak iddiasında bulunan bir cemiyete aza olan Shaw bir müddette bu uğurda bir takım yazılar yazdı. Bu siyasi kaynaşma ve heyecan senelerinde Shaw kuvvetli bir halk hatibi olmayı kurdu. Umumi içtimalarda, halk toplantılarında her vesileden istifade ederek konuşmak fırsatını kaçırmadı; köşe başlarının ve manzara cemiyetlerinin tanınmış çok görülen bir çehresi haline geldi. 1885 de her nedense dünyalığı azaldıkça azaldı. Bir dostunun tavsiyesi ile gazeteciliğe başladı ve Pall Mall gazetesi ile The World e (Dünya) yazılar yazmaya başladı. 1888 de The Star gazetesinin musiki eleştirmenliğine getirildi. 1895 de de Saturday Revlew gazetesinin tiyatro eleştirmenliğini yapmaya başladı. Sonraki makaleleri; her gün muntazaman iki sütun çıkan bu tenkit yazılarını bastırdı ise de, bunlarda hakim olan orijinal fikir, tazelik, sağlam esaslara dayanan muhakeme ve mantık ve Shaw a has pervasızlık bugün bile zevkimizi okşayan sevimli unsurlardır.
O sıralarda 'Yeni gazetecilik' İngiltere de daha yeni yeni doğuyordu. Londra da mecburi ilk tahsil, Shaw ın baş şehre geldiği sene tatbik sahasına konulmuş, 1895 senelerinde de yeni bir okuyan zümre ortaya çıkmaya başlamıştı. Yeni yeni usuller ve yetkiden ziyade canlılık arayan memurlar yüzünden köhne matbuat rejimi sallamaya başlamıştı. Yeni gazetecilerin en canlılarından biri olan, yazdığı ve söylediği her şeyde tek bir gaye, kendisine kulak verilmek, dinleyici ve okuyucunun fikrini kendisine celbetmek gayesini güden ve bu kati kararla hareket eden Shaw, efkarı umumiye ye arz edeceği en doğru bir kanaati bulup araştırmak için her türlü zahmete katlanıyor ve icap eden malzemesini tedarikledikten sonra bunları pervasızca ortaya atıyordu. Öyle ki Shaw, sahneye tırmanmadan çok önce şöhret bulmuştu. Toplumsal müesseseleri o harp edici, tartaklayıcı sorgular ile paçavraya çevirirken efkarı umumiyenin hem taktirine, hemde gazabına uğradı. Fakat, etrafında bir başkasının güdümünde bulunan bütün bir genç neslin sevgisini kazanmaktan da geri kalmadı. Cemiyetin kusurlu eksik taraflarını tenkit ederken, kahkaha ve alay etme gibi en keskin silahlarını kullandı. Bir çok usulleri ve bir çok kürsüleri denedikten sonra, Bernard Shaw dünyada en iyi, en münasip kürsünün ' sahne' olduğunu keşfetti ve sahneye atladı. Dram yazarlığını öğrendi. Üstat, kabına varılmaz hatiplik meziyetinin yanı başına bir başkasını en büyük dram yazarlığını da kattı.
Piyesleri mükemmel olmaktan uzaktır diyorlar. Hangi yazarın eseri kemale ermiştir sanki? Yarattığı tiplerin bir çoğu kendi ayakları üzerinde duran ve kendi dilleri ile konuşan alelade insanlar olmaktan ziyade başkalarının 'ağız'ları imiş. Mizahı bazen can sıkıcı ve hiçte ustaca değilmiş. Peki bütün leh ve aleyhteki deliller toplandıktan ve Shakespeare de İngiliz d
ram yazarları listesinin en başına geçirildikten sonra, ikinci isim olarak Shaw ı yazmayacağız da kimi yazacağız?.. Ben Johnson u mu? Marlow, Congreve, Webster, Sheridan ı mı? Zannetmiyorum. Çünkü bunların hiç birisi ve ne de emsalleri Shaw ın yirminci asrın başlangıcında efkarı umumiyenin düşüncelerine hakim olduğu kadar, yaşadıkları 17. ve 18. asrın düşüncelerine hakim olamamışlardır. Bu şöhretlerin hiç birisinde Shaw da billurlanan zeka ve harikulade ve eşsiz nesir üslubu da yoktur.
Gelecek yazımda Bernard Shaw ın dramcılık tarafını tetkike çalışacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder