ÖZETLE (Hülasa)
Berlin'de ancak 4.5 gün kaldık. Almanya'nın pek az bir parçasını uzaktan, şimendifer'le geçerken gördük. Berlin sokakların biraz dolaştık. Resmi zatlar haricinde kimse ile temas etmedik. Buna bir tetkik ve müşahede mahiyeti vermeye kalkarak ehemmiyetli neticeler ve hükümler çıkarmak ciddiyete sığmaz.
Almanya intibalarına dair bu sütunlarda yazdığım şeyler samimi birer dost teklifsizliği ile her hafta baştan başa konuştuğum okuyucularımla havai bir sohbetten başka bir mahiyeti haiz değildirler. Ancak, onlar Almanya hakkındaki intibalarımın bir özetini sormak isterler gibi geliyor bana. İşte ancak bu tahmin edilmiş soruyu cevapsız bırakmamış olmak içindir ki, yazdıklarıma bir kaç kelime ifade etmek istiyorum.
Almanya normal bir memleket hissini vermiyor. Burada gayri tabi bir şey var. Nedir o? Harp mi? Hayır.
Resmen bir harp vaziyeti yok. Fakat harp zamanlarının hayatı ve tarzı var. Serbest konuşmak ortadan kalkmış. Ne serbest bir söz söyleyebiliyorsunuz, ne serbest bir söz işitiyorsunuz, ne okuyorsunuz. Ağzınızdan bir lakırtı çıkacağı zaman, boğazın dokuz düğüm olduğunu hatırlamak, kelimelerinizin üzerinde durmak lüzumunu teneffüs ettiğiniz havadan öğreniyorsunuz. Çünkü bir nezaketsizlikten sakınmak istersiniz. Bu manevi vahim içinde bir insan sosyetesi için tabi bir gelişmeye imkan olmaz. Niçin böyle? Alman milleti neden buna tahammül ediyor? soruyu böyle kurmak doğru değil.
Alman milletinin çoğu tahlil etmiyor. Kendi arzusu ile bunu kabul ediyor. Buna razı oluyor. Bir gayeye erişmek için bilerek, isteyerek yapıyor. Bu gaye nedir?
Alman milleti bütün hakkını, söz, tefekkür, hareket haklarını, Führer'in eline teslim ederek bir makine gibi, yalnız alkış ve selam vaziyetinde onun arkasında yürümeye razı olurken neyi elde etmek istiyordu? Bunu açıklıkla, katiyetle ve sağlam surette bize kim temin edebilir? En iyi izahat, etrafa bakmak, realiteyi görmek değil midir?
Biz Berlin'de kaldığımız sürece, askeri bir hayattan, maddi kuvvetten başka bir şey görmedik. Her şey askerlik için. Bu asker ne için? Müdafaa mı, tecavüz mü? Almanya'nın müdafaa ya muhtaç bir vaziyette bulunduğunu zannetmem. Tecavüz emelini ispat edecek hareketler ise eksik değil. Bunu Almanların daracık bir saha üzerinde yaşamak imkanını bulamamalarına atfetmek katiyen doğru değil. Çünkü yaşamak imkanını onlar kendi elleri ile boğuyorlar. Orduyu bizim gördüğümüz hale yükseltmek için milyarlar sarf edilmiş olmak lazımdır. Bu milyarları tahrip ve tehdit aletlerine feda etmekten vazgeçerek milletin yükü azalınca, Alman milletinin ıstırabı saadete dönüşür.
Alman kavmi karnını doyuruncaya kadar yer ve halis gıda yer, halis kumaşlarla giyinir. Bu gün bütün bunlar adete seve seve feda ediliyor. Her şey asker için. Siviller içinde en çok sivil olanlara bile üniforma giydirmişler. Hariciye memurlarının uzun siyah üniformaları içinde bir diplomattan başka her şeye benzemeleri insana ne kadar garip görünüyor. İki fert arasına en tabi bir dostluk ve uyum vasıtası olan selamlaşmak bile ortadan kalkmış. Bu bir makine hareketine, yapmacıklığa bir teşrifata karşılık olmuş. Selam yok. Yalnız makine hareketleri ile 'yaşasın hitler' diyeceksiniz ve kolu ufki surette uzatacaksınız. İşte o tatlı selam, o iki insan arasında kalplerden taşan bir yakınlığın dudaklarda uyandırdığı samimiyet bu basma kalıp düstur haline girmiş.
Dahili siyaset hakkında kendi gözlemime dayanan hiç bir şey söyleyemeyeceğim. Bütün bildiklerim Almanya ya gitmeden önce okuduğum kitap ve gazetelerden alınmıştır. Fakat Almanya da bunları tekzip edecek gerçeklerle de karşılaşmadım. Hatta teyit edebilecek bazı olaylara bile rast geldim. Almanya da konuştuğum zatlarla söyleşi arasında, yahudi meselesine temastan bilhassa kaçındık. Fakat Yahudi meselesi var. Sokaklardan belli.
Yahudilerin yerini Alman ekonomisi doyurmaya muvaffak olamamıştır. Boşlukları kati suretle hissediliyor. Yahudilere yapıldığı söylenen tecavüzler hakkında esaslı bir malumatım yok. Fakat Karisbatta eski Kaiserpark müessesesini kapalı bulup da sebebini sorduğum zaman, halis Alman kanından biri:
-Yahudi olduğu için intihar ettirdiler, cevabını verdi.
Almanlar Çekoslovakyayı zapt ettiler. Çekleri hürriyete, refaha, saadete kavuşturduklarını temin ediyorlar. Bu iddianın bizzat Çekler tarafından ne dereceye kadar tasdik edildiğini göremedim. Çünkü yeni Çekoslovakyayı himayeleri altına alan Almanlar memleketi o kadar mükemmel muhafaza ediyorlar ki, hudutlarından içeri katiyen bir yabancı sokmuyorlar. Bu gün Çekoslovakya dünyadan alakası kesilmiş haldedir. Koca bir ülke büyük bir mahpestir. Buraya girilmiyor ve buradan çıkılmıyor. Şimdiki vaziyet budur.
Fakat bu vaziyetten Alman milleti memnun olduktan, onu kendisi böyle istedikten sonra artık bizim Almandan fazla Alman olarak onun hesabına şikayet etmeye hakkımız yoktur zannederim.
Bütün bu izlenimlere ekleyebileceğim fazla bir şey yok sonuçta kısa bir süre sonra 2. Dünya savaşı patlak veriyor ve o dönemde yaşananlar ise herkesin bildiği şeyler çünkü günümüze kadar bu konu üzerine çok şeyler yazılmış çizilmiştir. Sanırım bir çok şey iki çizgi arasında gelişiyor toplumlarda ve tarihte yaşananlardan ders çıkarmayı bilirse insanlar sonuçları belli olan aynı şeylerin yaşanmasından uzak durarak her şeyi yaşanılası bir hale dönüştürebilir. Bu çok zor olmamalı...
Tebrikler, bitirmissin, harika bir yazı.
YanıtlaSilevet uzun oldu biraz teşekkürler canım:)))
YanıtlaSilevet uzun oldu biraz teşekkürler canım:)))
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil