8 Ocak 2016 Cuma

Hollwood nasıl kuruldu 4

Çok para verdiğimiz halde bize itimat edilmiyordu. Maurice Casrello'u bilmem hala hatırlar mısınız? Beyaz perdenin ilk kahramanlarından biri olmuştu. Gösterilirken, halkın heyecandan bağırdığı, şu Far-West filmlerinde oynardı. Kaba ve hain adamların eza cefa ettikleri zavallıları müdafaa eden cesur ve kahraman 'Cow- Boy' rollerine çıkardı. Onun I.M.P. firması için angaje etmeye karar verdiğim sırada 'Vitagraplı Pictures'  kumpanyası hesabına çalışıyordu. Şeriklerim:
- İmkanı yok bize gelmez. Haftada yüz dolar isteyecektir, dediler.
 - Bu paranın fazla olduğunu kabul ediyorum. Fakat eğer isterse, demek ki bu kadar değerli olduğunu kendisi de bilmiyor, dedim.
 Mümessilimiz Castello' yu ahırda atını tımar ederken buluyor, Kendisine bizimle gelip çalışmayı kabul edip etmediğini soruyor. Castello'da alaycı bir tebessümle:
-Vitagraph kumpanyasından şimdilik haftada 75 dolar alıyorum. Siz bana bu kadar para verebilir misiniz?
 Bunun üzerine mümessilimiz kendisine haftada 150 dolar verecek yetkide olduğunu bildiriyor. O zaman için en pek önemli olan olan bu teklif karşısında Castello derhal gülümsemekten vaz geçerek:
 - Ne söylediğinizi bir daha tekrarlar mısınız? diye yavaşça soruyor.
 Mümessilimiz tekrarlıyor fakat o bunu kabul etmiyor. Düşünmek için bir kaç gün süre istedikten sonra teklifimizi reddediyor. Meğer ona, bizim için borcunu ödeyemeyen batakçı adamlar olduğumuz ihbar edilmiş. Bu kadar yüksek bir haftalık teklif eden bir kumpanya elbette itimada şayan değildir.
 .Kendi tercih edeceği bir bankaya avans olarak haftalıklarını yatıracağımı teklif ettiğim halde yine para etmedi. O zamanlar haftalık 150 dolar  doğruluğuna inanılamayacak kadar yüksek bir miktardı. Bizi ayıplamalarına engel olamıyorduk. Bir çok kimseler her yerde şirketimizin fena bir çıkmaza girdiğini söylüyorlardı. Zaten içlerinden büyük bir kısmı da bunu temenni ediyordu ya.
 Fakat günün birinde New York'un göbeğinde Trust film'e rakip olarak, stüdyolarımızı kurmak için 5.000 metre bir arsa satın alınca hepsinin neşesi kaçtı. Bu seferde, şimdiye kadar hiç bir kumpanyanın bu kadar vasi bir arsa satın almadığını ve ' Carl Leammle' nin işgüzar ve gözü açık bir adam olduğunu kabul ve izhar ettiler. İhtirasımın körüklenmesi ile tasavvur etmiş olduğum planlarımdan şüphe etmiş olsaydılar acaba ne derlerdi? çünkü yalnız film imal etmekle ve film sanayi ile uğraşan yepyeni bir şehir kurmayı düşünüyordum.
 O devirde yalnız rakiplerimiz yüzünden can sıkıntısı çekmedik, makineler yüzünden de üzülürdük. O devirde film yapmak sanıldığı kadar kolay değildi. Artistlerin ve sanatkarların azlığından ve eksikliğinden gayri birde makinelerin azlığı ve bozukluğunu hesaba katmak lazımdı. Bazen harici sahneleri çekerken makinelerimiz kullanılamayacak hale gelirdi bazende dekorlar uymazdı. Geçen zamanı telafi için daima didinen ( metteur en acene) leri bu gecikmeler hiddetlendirirdi.
 İyi hatırlarım, sinemacılığa başladığım ilk zamanlarda meteur en scene ( Bill Haddok) kendini kaybetmiş bir halde bana geldi:
 - İşte sizde görüyorsunuz günde ancak iki sahne çevirebiliyoruz, sahnenin provası yapılıyor, filme yaptığımız iş bundan ibaret. Bir çekiyoruz güzel.. Arkasından bir ikincinin provasını yapıyor, hazırlanıyoruz, tam filmi çekeceğiz kamera bir türlü yapılamıyor bir taraftan da oyuna devam ediyor.Velhasıl iş böyle...Nihayet sonunda hava kararıyor biz de paydos yapıyoruz. Düşünün ki bu hadiseler bir film yapıldığı sürece her gün başımıza geliyor. İşte söyleyeceklerim bundan ibaret' dedi. O zamanlar yıldızlar reklamdan korkarlardı.Ne zaman eski hatıralarımı düşünecek olursam mutlaka sinema artistlerinin gittikçe daha makul hareket ettiklerini görürdüm.
Bana'Sen yıldızlar keşfetmekle en büyük deliliği yaptın, hem neden böyle çılgınca bir iş işledin? onlara fazla para kazandırmakla senin cebine ne girecek' dediler.
 Bütün bu hareketlere boyun eğdim ama ne yaptığımı bilerek yapıyordum. Çünkü bunun yegane başarı çaresi olduğunu biliyordum. Diğer film yapan firmalar artistlerinin tanınmamış, meçhul kimseler olduğunu ileri sürmekten vazgeçmezlerken ben aksine kendiminkilerin isimlerini altın harflerle yazdırıyordum. Asıl tuhafı bunu artistlerimin arzuları hilafına yapmamdı.
 Tiyatroyu terk edip de sinema artisti olanlardan çoğu eski kafalı tiyatro artistleri tarafından hakir görülen bir meslekte, fazla para aldıklarını saklamak istiyorlardı. Halbuki zavallı tiyatrocular, ömürlerinin sonuna kadar haftada 35 dolara çalışmaya mahkumdurlar. Onların yegane istekleri bu kazancın daimi olmasını temindi.
 Örnek olarak size Florence Lawrence' gösterebilirim. Ben bu kadını tanıdığım zaman Biograph'da çalışıyordu. Kastello teklifimi reddedince onu angaje etmeye karar verdim. Florance cidden güzel aynı zamanda büyük bir artistti. O da Mery Pickford gibi Toronto' da doğmuş bir Kanadalı idi. Yalnız aralarında ki fark bu kadın kalbi ve ruhu ile sanatına bağlı idi.Uzun tartışmalardan sonra işi hallettik, şimdi bir eksiğimiz kalmıştı, o da bir jön prömiye...Onu bulmak da uzun sürmedi. Bir gün stüdyomuzda çalışıyorduk, nasıl film çekiyoruz diye bizleri takdirle seyre gelen bir sürü ziyaretçiler arasında kibar tavırlı bir genç gördük. Metteur en scene derhal:
 Affedersiniz efendim siz artistsiniz değil mi, dedi.
 Delikanlı gururla tasdik etti
: Ufak bir tecrübe yapmak istemez misiniz? diye metteur en scene'miz sordu.
.Bu sefer delikanlı baştan aşağıya kadar bir süzdükten sonra söyle cevap verdi:
 Affınızı dilerim ben size tiyatro aktörü olduğumu söyledim yoksa sinema artisti değil..
 - Fakat biz sizi tatmin edecek kadar para verebiliriz.
 - Şüphe etmiyorum. Fakat Brodway' da temsil edilecek bir tiyatro piyesinde rol oynamam için haftada yüz dolarlık bir teklif de bulundular.
 - Doğru ama bu piyesin ne kadar tutulacağı belli değildir. Biz size daha emin bir çalışma teklif ediyoruz. Örneğin 52 haftalık bir kontratla haftada 75 dolar versek ne dersiniz?
 Senede fazla fazla 40 hafta çalışabilen bir tiyatrocuya yapılan bu parlak teklif cidden ilgiyi çekerdi. Nihayet delikanlı kabul etti. Tecrübe o kadar memnuniyet verici idi ki, istese idi bir çok seneler için bile hatta daimi olarak çalıştırmayı kabul ederdik.
 İşte İ.M.P. nin ilk büyük yıldızı King Baggot ile Florance Lawrence beyaz perdenin ilk ' büyük aşıkları' oldular. Altı hafta için de King Baggot bütün Amerikayı teshir etti. Daha yazılışı bir gün ve çekilişi bir hafta süren bir çok filmlerin hem metteur en scene'i hem senaryocusu hem de artisti oldu.
Devam edecek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder