12 Ocak 2016 Salı

Hollywood nasıl kuruldu 8

Sinemanın maruz kaldığı devrimlerden en önemlisi de hiç şüphesiz 'sesli sinema' olayıdır
. Şimdi büyük bir başarı kazanan bu keşif, az kaldı benim mahvıma sebep olacaktı. Bizim endüstrimize en 'çetin darbeyi' bu vurdu. Bu yüzden her şey değişti. Yıldızların yevmiyeleri ki o zaman bile yüksekti, birden bire müthiş bir suretle arttı.Eski yıldızlardan bir çoğu meslekten ayrıldı. Onların yerlerini tiyatro ve Music-Hall artistleri tuttu.
 Sesli sinema gerek bu yeni gelenler gerekse bizler için bir başlangıç oldu. Eski maaş ve hesap cetvellerimiz baştan aşağı altüst oldu. Filmlerim maliyet fiyatları hemen yüzde 50 nispetinde kendiliğinden yükseldi. Filmlerin sinemada oynama süresi de 3 aydan 2 seneye çıkıverdi. Başlangıçta ben de neye uğradığımı anlayamadım.İtiraf edeyim bu yeni keşfin ben de aleyhtarı idim. Bir çok şahsi sebepler, beni bu keşfe muarız yapmıştı.
 SESLİ SİNEMANIN ÇIKIŞI MAHVIMA SEBEP OLACAKTI
 Her şeyden önce ben biraz sağırca idim. Düşmanlarım, işime gelen şeyleri duyarım kanaatindedirler. Fakat işin doğrusu 'sesli filmden' bir şey anlamam. Diğer sebebe gelince, bu ötekinde çok daha önemlidir.
  Sesli sinema çıktığı sıralarda elimde bir sürü ile stok halinde sessiz film vardı.-bunlardan bir çoğu gösterilemedi bile- halbuki ben bu işe asgari iki milyon dolar yatırmıştım. Bu keşiften az önce üretimimizi fazlalaştırmayı kararlaştırmıştık. O şekilde ki mevcut film kumpanyalarının umumun dan daha çok film yapacaktık. Fakat, biz bu kararımızla çok kar edeceğimizi umarken, stüdyolarımızda ki aletlerimizi yenilemek ve modernleştirmek için üstelik borç almak zorunda kaldık. Yalnız ben değil, bütün film kumpanyaları bu yeni keşiften benim kadar, hatta daha fazla müteessir olmuşlardı, fakat bu devrimin en büyük ıstırabını ben çektim.
 BİRİNCİ SHOW BOAT'IN HİKAYESİ
 Bir defa daha mesleğimin bir dönemeç noktası ile karşılaşıyordum. 60 yaşında yeniden işe başlamak zorunda kalıyordum. O zamanlar piyasa çıkardığım 18 film den en önemlisi !Show Boat' idi. Adaptasyon hakkını, Edna Ferber'e 65.000 dolar vererek satın almıştım. Diğer taraftan Florance Ziegfield bu hikayeden bir tiyatro piyesi yapmıştı. O da bana bu piyesin hakkını satmayı teklif etti. Ben ise, bu teklifi gülerek reddettim ve bu hakkı başkasından aldığımı bildirdim. Böyle bir manevra çevirerek işin içinden sıyrıldığım için son derece memnundum. İleride bu yüzden ne kadar kederlendiğimi göreceksiniz.
 Show Boat, şimdiye kadar çevirdiğim sesli filmlerin en güzeli idi. Bu film için özel şekilde uğraşmış ve didinmiştim. Daha filmi sinemalarda göstermek kısmet olmadan, Al Johnson bütün sinemalarda gösterilmeye başlandı. Seyircilere' Beni dinleyin dostlarım' şarkısı ile hitap ediyordu. Herkeste onu dinledi. Sesli film ilk eserini meydana koymuştu.
 Yaşaması lazımdı, yaşadı hem de ne başarıyla...
 Bu sefer ben Ziegfield' i görmeye gittim, hemde gülmeyerek, zira eteklerim tutuşmuştu. Piyesin telif hakkını satın almak istediğimi bildirdim. Bu hakkın için de müzik ve şarkı da dahildi. Uzun çekişmelerden sonra 125 bin dolara mutabık kaldık. Fazla olarak Ziegfild'e de, diğer halk filmlerinde isminden istifade etmem için 25.000 dolar veriyordum. Kısacası bu haklar bana aşağı yukarı 200.000 dolara mal oldu. Birde diğer masrafları düşünün:
 Film çekmek, artistler, rejisör, senaryocular vs. Filmi önceden tanıtmak için,
 New York' daki sinemalarda prolog göstermeyi doğru bulduk. Bu prolog da filmin şarkıları vardı. Birde temsilin başarısından bahseden bir hitabede bulunması için Ziegfield' müracaat ettik. O zamanlar insanlar daha mikrofonla tanışıklık etmemişlerdi. Ziegfield 21 kelime konuşacaktı. Bunun filme alınması için yarım gün prova yapması lazım geldi. Onu evinde görmeye gittiğim zaman oturacak yer bulamamıştım. Apartmanı ufacık biblo filler ile dolu idi. Fil onun uğuru idi.
' Show Boat 'ın bu nüshası bana yarım yarım milyona mal olmuştu. Fakat ancak 300.000 dolar getirebildi. Bilmem ki bu iş ürküttüğümüz kurbağaya değer mi?
 Show Boat filmi eğer sessiz olaydı Laura La Plante' in başarısı bakımından büyük bir şans eseri olacaktı. Bu film onu Garbo ayarında misilsiz bir yıldız yapacaktı, fakat maalesef şarkı söylemesini bilmiyordu, bu yüzden şarkılarını bir başkasına dublaj yaptırmak zorunda kaldık. Laura La Plante sesli filmde ilk defa oynayan sessiz film oyuncusu oldu. Bir kaç sene sonra Show Boat'ın yeni nüshasını yaptığımız zaman kendini göstermek sırası İrene Dunne'e gelmişti ve aynı rol ile büyük bir başarı kazandı.
 SESLİ SİNEMA BAZI YILDIZLARIN SUKUTUNA SEBEP OLDU
 Mikrofonun icadı olayı bir sürü yıldızın ölümünü bildiren matem çanı oldu. Bu çan sıra gözetmeden çalıyor, bazılarını mahvediyor, bazılarını da acıdığı için olacak kurtarıyordu. Greta Garbo ve Jhon Gilbert'te olduğu gibi.
 İlk boran geçtikten sonra bakıyorsunuz. Greta Garbo her zamankinden metin yerini muhafaza ediyor, Jhon Gilbert'in yerinde ise yeller esiyor. Buna kim inanırdı?
 Büyük yıldızların içinde Greta Garbo'nun da sukutu beklenirdi, şayet sesli film bir kaç sene önce çıkmış olsaydı oda meslekten ayrılmaya mahkumdu. O zamanlar lehçesi tahammül edilemeyecek kadar kötü idi. Fakat 1929 da İngilizcesini düzeltti. Sesi başarısına set çekeceğine bilakis çehresine, vücuduna, haline, huyuna çok uygun gitti. Halbuki Jhon Gilbert'te böyle olmadı. Konuşması mükemmeldi fakat sesi vücuduna uymuyordu. Adeta bir kadı sesi vardı. Bu onun yegane kusuru olmakla beraber sukutuna kati bir sebep teşkil etti.
Sesi uymayan yalnız o değildi. Örneğin, hala güzelliğini muhafaza eden ve sinemada büyük tecrübesi olan Mary Pickford' da aynı akıbete uğradı, kendisi de sesinin güzel vücuduna uymadığını anladı. Sesi genç kadın rolleri oynamasına büyük bir engeldi.
 Charlie Chaplin için de sinema bir keder oldu. Sukut onun sanatının esasını teşkil ediyordu. Bakalım bu tehlikeli olaydan sanat kudretine ve azametine helal gelmeden nasıl ayrılacak.
 Sinemanın en büyük cow-boy'u olan Tom Mix yine sirke dönmeye mecbur oldu. İyi binicilik olayını kaybetti sanmayın, fakat yalnız sesi heybetli bir kahramana uygun gelmiyordu.
 SESLİ FİLMLE YENİ BİR SİNEMA TARİHİ BAŞLADI
 Ses, Universal City' yi mahvedeceğine bilakis karımıza neden oldu. Artık hesaplarımız yüz binler rakamını aşmış milyonlara gelmişti. 'Büyük sinema' devri başlamıştı. Saf edilen ve kazanılan yüksek, aklın almadığı kadar muazzam rakamları size söyleyecek olsak başınız döner. Bir kaç yüz bin dolar kaybetmekten çekinen korkak bir kimse hiç bir zaman iyi bir film alimi olamaz. Yalnız dikkat etmeli ve kazanılandan fazlasını kaybetmemeye gayret etmeli. Bazen büyük filmlerim bana bir milyon dolar kazandırmıştır. Bazende aynı sene zarfında 1.250.000 dolar ziyan ettiğim filmlerim oldu. Hiç bir zaman küçük filmlerle zaman ziyan etmemeli. Bunların karıda kendileri gibi küçük olur. Ancak büyük filmlerde kar da, zarar da yüksektir.
 'GARP CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK' FİLMİ BİZE İKİ MİLYONA MAL OLDU
Yaptığım filmler içerisinde beni en fazla üzen ve endişeye düşüren yegane film' Garp cephesinde yeni bir şey yok' dur. Ben bu filmde en büyük para tehlikesine kendimi attım. Herkesçe bilinen bu kitap, daha basılmadan Remarque'in bu hikayesi zihnimi kurcalayıp alt üst etmişti. Ben kitabın müsveddelerini, Alman bir kitapçı basmaktan imtina ettiği zaman, elime geçirmiş ve okumuştum. Bundan sonra bu kitap ilk defa bir Amerikan gazetesinde yayınlanmaya başlandı. Amerikan kitapçıları başarı kazanamayacağını umarak basmaya cesaret edemiyorlardı, nitekim roman ilk defa Avrupa dan geldi. Başarısı harikulade oldu. Neden sonra Amerikan kitapçıları kitabı basmaya yanaştılar. Umumi satış adeti bir milyon cilt tuttu.
 O zaman ki film yapan Amerikalılar harp filmlerine muarız idiler ve diyorlardı ki:
 İnsanlar harp'in doğurduğu neticelerden kafi derecede muzdariptirler. Şimdi onlara bu elemli saatleri hatırlatmak doğru olamaz. Aslında onlarda gelip seyretmezler.
 Fakat benim bu kitapla ilgilendiğimi duyunca benden önce davranmak istediler. Onların başlangıçta ki menfi fikirlerin yüzündendir ki bu kitabın bütün hukukunu 10.000 dolara satın almıştım, yoksa bana çok pahalıya mal olacaktı. Bütün gayretimiz, kitaptaki düşünce ve fikirlere tamamen sadık kalınması esası etrafında toplanıyordu ve buna dindarane bir fikirle hürmet ettiğimizi burada memnuniyetle kaydedebilirim.
35 lüzumlu sahneyi kurmak ve 400.000 metre bir sahayı harp sahnesi haline getirebilmek için 300.000 dolardan az sarf edilmedi. arazinin bombardımanla tahribi 250.000 dolar tuttu. On ton barut, altı ton dinamit, 6.000 bomba kullandık. Bu muazzam temsil, bir adamın hakikaten ölümü ile neticelendi. Dokuz kilometre şimendifer yayı döşedik ve özel trenler yaptırdık, seyyar hastane vagonları ve asker taşıyan arabalar. Hatta, belki hatırlarsınız, bir kaç tane de Alman köyü kurduk. Siperler kazdık ve tahtalardan sığınaklar inşa ettik.
 Eğer isterseniz 'Garp cephesinde yeni bir şey yok' un size gerçek maliyet fiyatını bildireyim. İlk defa olarak halka böyle bir hesap veriliyor:
 Artistler :  213.330 dolar
 Figürasyon :   100.445 dolar
 Rejisör:    60.375 dolar    
Yardımcılar:     61.117 dolar  
 Romanın satın alınması:    25.400 dolar  
Yardımcı yazıcılar:   44.245 dolar  
 Film:     30.254 dolar  
 Laboratuvar masrafı:      44.215 dolar  
 Ses:    60.700 dolar  
 Gardrop:     46.868 dolar  
 Arazi:    60.050 dolar  
 Dekorlar:    250.000 dolar    
Nakliye:    38.500 dolar  
 Binalar:    76.000 dolar    
 Mükalemeleri tanzim edene:    57.000 dolar  
Film basılması:     115.000 dolar  
 Işıklar, elektrik ve işçilik:     68.000 dolar  
 Muhtelif masraflar:     32.000 dolar  
 Filmin tescili:     6.000 dolar    
 Stüdyo ücreti:    302.000 dolar    
 Toplam:     1.640.699 dolar    
 Bu film bize bir milyon dolar kar getirdi. Fena bir iş değil değil mi?
 'Garp cephesinde yeni bir şey yok' filmi ile bir milyon dolar kazanırken yine kendi stüdyolarımızda çevirttiğim en güzel filmlerden biri olan ' Caz Kralı' nda da 1.250.000 dolar ziyan etmiştim. Bizim mesleğimizde şansa değer vermek lazım. Çok defa başlangıçtaki can sıkıcı haller ileride kazanmamız için bir vesile olmuştur. Mahvıma sebep  olacak bir çok olaylarla karşılaştım ve hatta temas ettim. Fakat tecrübem ve biraz da zekam, beni her defasında bu gibi tuzaklardan ve hilelerden uzaklaştırdı ve yine servetime kavuştum.
 Beni o ufacık servettir ki bundan kırk sene önce Hollywood'a sürükleyip getirmişti. Şimdi artık işimle de hiç bir ilgim kalmadı. Baverly Hills'deki güzel villamda yaşıyorum ve buradan zamanında çöl iken şimdi bir sinema merkezi olan Hollywood'u seyrediyorum.

 Sizinle Hollywood'un kurucusu olan Carl Lemmene'ın kendi anlatımı ile paylaştığım bu yazı umarım hoşunuza gitmiştir. Bir şeyler maceraya atılmadan kurulmuyor,  kurulduktan sonra onu geliştirmek ve var olmasını sağlamak ise ondan sonra gelenlerin verdiği önem ve geliştirmeye bağlı olsa gerek. Bu her yapılan iş için geçerli olacak bir şey. Tüm bu sinema tarihini oluşturan ve emek veren insanları saygı ile anmamak olanaksız. Bu nedenle hiç bir şeye imkansız olarak bakmayan bu insanların tarihte bıraktıkları izleri unutmamak ve tekrar hatırlamak adına tüm sanata emek veren insanları saygı ve sevgi ile anıyorum.

2 yorum: