
Bu filmlerde oynayan bir genç kız derhal nazarı dikkatimi çekmişti. Kız o kadar güzeldi ki, tekrar seyretmek için filmi bir ikinci defa oynattırmıştım. Kimsede ismini söylememişti. Filmde küçücük bir rolü vardı hiç de tanınmış bir çehre değildi.
Bir süre sonra, New York'da büromda iken, üç kadının beni görmek istediklerini haber verdiler. Bir anne ve iki kız idiler. Montreal'de otururlarmış, New York'a sinema sayesinde servet yapmaya gelmişler. Kadınlardan en gencinin çehresi bana hiç de yabancı gelmedi, fakat nerede görmüş olduğumu bir türlü hatırlayamadım. Sonunda birden bire buldum:
Bu kızın meşhur bir otomobil fabrikası reklamında resmini görmüştüm. Çehresinin güzel hatları mecmuaların ilan sayfalarını ve duvarlardaki afişleri süslüyordu. 'Çetin mübarezeler' filminde görmüş olduğum çehre kadar üzerimde büyük bir etki bırakmıştı. Hele, haftada 125 dolar ücretle sinemada oynamak istediğini söylediği zaman kız daha da hoşuma gitti. Başarılı olabilmesi için yeterli derecede sanata aşina idi ve uygundu da.. Yeni bir film de şansını denemesine aracı oldum. Hollywood'daki stüdyolarımın direktörüne, kendisi ile meşgul olması için telgraf çektim:
Başka rakip kumpanyalar elimizden kapmadan bir filmde rol vererek denemesini tavsiye ettim. Direktörüm bu kızı daha önce gördüğünü ve sinemada hiç bir geleceği olamayacağını bildirdi. İşte bu nedenle Norma Shearer'i kaybetmiştik.
İRVİNG THALBERG

O zamanlar İrving Thalberg Universal stüdyolarında çalışıyordu, fakat direktör sıfatı ile değil, şayet direktör olmuş olsa idi sinema tarihi bambaşka bir yol tutmuş olacaktı.
İrving Thalberg, Norma Shearer'e bu tarihten iki sene sonra tesadüf etti ve ona çılgınca aşık oldu. Thalberg hayatta rastlamadığım gençlerin en fazla beceriklisidir. Onu tanıdığım zaman daha 18 yaşında idi. Bu kadar genç olmasına karşın kafalı, düşünceli, nazik konuşan ve latifeci biri idi. Bakın nasıl tanıştık anlatayım:
Karım Almanya'dan Amerika'ya gelirken ablası ve ablasının kızı da kendisine eşlik ediyorlardı. Evlendikten sonra biz Michigan'a yerleştik. Karımın akrabaları ile yalnız uzaktan ahbaplık ediyorduk. Fakat sinema işine başlayınca New York'a yerleştik, karımda orada nihayet sevgili akrabalarına kavuştu.
Yeğeni evlenmişti ve Madam Thalberg olmuştu, birde İrving adında oğulları vardı. İrving güzel bir çocuktu. Sık sık tesadüf ederdim. Bize kızımı görmeye gelirdi ve dedi ki:
Carl, İrving'e bir iş bulmak lazım, bu da senin görevin..Hem de becerikli bir çocuk.
Bende bu andan itibaren bu işi kendime görev edindim ve himayemde bulunan bu genci kendime özel katip olarak aldım. Her şeyden önce bu gencin, uyanık zekası, her meseleyi derhal kavraması, açık ve dürüst kararlı nazarı dikkatimi celp etti. Daha ilk dakikada sinemanın ne olduğunu anlayıvermişti.
Bir süre sonra asıl katibim gidince yerine onu geçirdim ve beraber Kaliforniya'ya götürdüm. Trenle yaptığımız bu seyahat'i hiç unutamayacağım. Beş günlük uzun seyahatimizi bir iki saatte geçti sanmıştım. Thalberg bin bir şeyden bahsetti. On parmağında on marifet vardı, anlamadığı şey yoktu. Bu seyahat esnasında bütün meziyetlerini taktir ettim ve beni kendisine benzetti. İşte o zaman avucumun içinde bir deha sakladığımı anladım.
Tahminlerimde hiç aldanmamıştım, nitekim 21 yaşında Universal kumpanyasının umumi direktörü oldu. Daha fazla yanımda alı koymama imkan yoktu. İki sene beraber çalıştıktan sonra Metro-Goldwya-Mayer kumpanyasına girmek için benden ayrıldı.
İşte orada Norma Shearer' i gördü ve aşık oluverdi. Ne garip ve ne güzel bir sevda idi bu...Sanki onlar birbirlerini görmeden, tanımadan sevmişler ve anlaşmışlardı. Fakat her iki tarafında bu aşkı itirafı oldukça uzun sürmüştü. Onlar Hollywood'un en mesut ve samimi bir çifti oldular. Hele aile hayatları, bir sinema şehri içinde canlı bir örnek teşkil etti.
Avrupa'ya hareketimden az önce, Kaliforniya da son defa Thalberg ile görüştüm. Beraber yemek yedik. Yine aynı çeşitli konular üzerinde üstadane bir kavrayışla izahat verdi. Daha pek genç bir delikanlı iken yaptığı gibi bir defa daha beni kendisine meftun etmişti. Sanki tepeden tırnağa hayat dolu idi. Bir kaç gün sonra, Paris'te iken ölüm haberini duydum. Benim için pek büyük bir acı oldu:Onu tanıyanların da kolay kolay unutamayacakları bir acı.
.Zatürreden öldü ve ölümünden sonra Norma Shearer de aynı feci hastalıktan kurtulabilmek için kurtulabilmek için haftalarca direndi. Thalberg, yaptığım iyiliklere karşılık bütün şükran borcunu ödeyen ender insanlardan biridir. Kendisini hatırlatabilmek için o kadar çok fırsat bıraktı ki.. Bin bir çehreli adam bin bir sesli adam da olabilirdi.
Benim himayemde ilk defa sinemaya çıkan trajik çehrelerden biride 'Bin bir çehreli adam' Lon Chaney olmuştu.

Lon Chaney eskiden bir tiyatro aktörü idi, hatta dansörlük ve şantörlük de etti. Hayatını kazanmak için Comedies-Musicales'lerde oynadı. Her fırsatta:
-Benim oyunumun sırrı,makyaj kutusunun içindedir, der idi.
Fakat bu bence fazla tevazudan ileri geliyordu. Oynadığı şeytani şahsiyetlerin arkasında o, yeryüzünde tanıdığım en iyi kalpli adamdı. Annesi ve babası hem sağır, hem de dilsiz diler, Lon Chaney onlara,yalnız yüz hareketleri ile ve işaretlerle meramını ifade ederdi. İşte bu yüzdendir ki Lon Chaney dünyanın en büyük mimik aktörü olmuştu. Charlie Chaplin ve o daima beraber aklıma gelirler. Çünkü bu iki büyük aktörün aynı neviden olduğunu iddia ederim.
Herkesçe eğlendirici bir aktör olarak tanınan Chaplin daima facialarda rol almak isterdi. Her zaman korku ve dehşet verici karakterler canlandıran Lon Chaney de çok defa oynayacağı rollerin sevimli olmasını isterdi. Derdi ki:
Biliyorum jeunes premier'leri oynamaya yaramam, ben ancak en kötü ve pis adamları oynayabilirim ve öyle de kalacağım.
Onun hem korkunç, hem kaba rollerini bilmem hatırlıyor musunuz. Notre-dome de Paris'deki rolünü bir gözünüzün önüne getirin seyredenlere dehşet ve korku verirdi, doğru. Fakat aynı zamanda oynadığı iğrenç şahsiyete herkesi acındırır ve üzerinde bir merhamet uyandırırdı. Lon Chaney'de derin bir sevimlilik arzusu vardı. Haddizatında hiç bir rolü, iyice tetkik edilirse, yalnız dehşet ve korku vermez, his tarafını da ihmal etmezdi. Bazen aynı filmde bir de ikinci sevimli rol oynayarak bu arzusunu tatmin ederdi.
Makyajdaki yeteneği o kadar yüksekti ki bunu seyircilerin anlamasına imkan yoktu. Sinemaya çıkanlara yardım etmek en büyük zevki idi.Herkesin tanıdığı yüksek artistlere o da tapardı. Bir çok kimseler Lon Chaney'in de sağır ve dilsiz olduğunu sanmışlardır. Hatta ilk sesli filminden sonra bile bir dedikodu devam etmiştir. Bilmem bunun yalan olduğunu söylemeye gerek var mi?
Sesini de çehresi kadar değiştirebiliyordu. Eğer daha yaşamış olsaydı en büyük yeteneğine ' Bin sesli adam' özelliğini de ilave etmiş olacaktı. Lon Chaney hayatta her bakımdan tabii bir adamdı.
Bence sinemada, çehresini ve vücudunu değiştirmek ve korkunç bir hal alabilmek için çektiği ıstırap ve büyük kuvvettir ki onun ölümüne sebep oldu. Sinema herkesin taktir ettiği en büyük yıldızlardan birini kaybetti.
Devam edecek.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder