MEÇHUL ASKERİN KABRİNDE
Bu gün meçhul askerin kabrine çiçek konacak. Otelin kapısında zabıta girip çıkmayı temin etmese yol bulmak mümkün değil. Berlin'in işsiz ve meraklı çoluk çocuğu Fürer'in yirmi milliyete mensup misafirlerini temaşaya pek önem veriyor. Sokaklarda adete bütün şehrin ve Almanya'nın kalbi çarpar gibi bir titreme, gurur,azamet, gösteriş hisleri ile dolu bir çırpınma var.
Unter der Linden üzerindeki meçhul asker abidesine yakın bir noktada otomobillerimiz den iniyoruz. Asker dizilmiş. Muhtelif milletlere mensup murahhas heyetleri alfabe sırası ile yerlerini alarak bekliyorlar ve bir asker intizamı ile diziliyorlar. Selam resmini ifa edecek askeri mızıka takımı geliyor. Almanlar bütün intizam,makineleşme ve gösterme arzularını bu küçük teşkilat üzerinde sanki merkez ettirmişler. Bunlar canlı birer insan değil.Tam gerçek bir makine. Hareketleri makinelerin insanlara yaklaşmayan keskinliğini, caliyetini arz ediyor. Makineyi insana hizmetkar bir kuvvet olarak kullanmak,medeniyetin temin ettiği en büyük bir nimet. Fakat insanları makine haline sokmaktaki zevki ve bunu bir başarı addetmeyi bir türlü anlayamıyorum. Zevk meselesi üzerinde ne nafile münakaşa edelim?
Şimdi bizimde sıramız geldi. Meçhul askerin kabrine doğru yürüyoruz. Her milletin taktim ettiği çelenkler yerlere dizilmiş. Kalplerde derin bir huşu ve heyecan. ..Dışarının bütün velvelesini boğan haşmetli bir sükut her şeye hakim. Bila ihtiyar,ayaklarının ucuna basmak ihtiyacı hasıl oluyor. Karşımızda, ayaklarımız altında beşeriyetin ebedi bir yarası, alnına basılmış bir felaket damgası halinde bir zavallı insan yatıyor.
Kim bu? Meçhul bir Alman neferi...Fakat şu zavallı yer yüzünün bir çok metruk köşelerinde, boşu boşuna akmış kanların kurumuş pıhtıları arasında, milyonlarca böyle insan yatıyor. Bu Alman neferinin yanında benim vatanımın evlatları da hayatlarını feda etmişlerdi, patlayan bir obüs onlara müşterek bir ölüm getirmişti. Biz burada yatan meçhul ölünün millet ile mukadderatımızı birleştirmiş, bir silah kardeşliği içinde, aynı ümit ve heyecanın raşalarını ruhumuzda duymuştuk. Karşımızdaki meçhul ölü bize bu müşterek mücadelenin hatıralarını, hissini hikaye ediyor, bize kendi kurbanlarımızı da hatırlatıyordu.
Aradan 20 sene ancak geçmişti. Dün davalarını müdafaa için varlığımızı tehlikeye attığımız bu dostlar, bu müttefikler bugün milli istiklal ve hürriyetimizin ufkunda, tehditkar bir tehlike gibi, kartallarının yırtıcı pençelerini göstermiyorlar mıydı? Niçin biz Almanlar uğrunda bu kadar evladımızı verdik?Bugün onları karşımızda görmek için mi? Dün yan yana birer kahraman gibi ölüme atılanlar yakın bir yarında birbirlerinin boğazına mı atılacaklardı? Alman milleti bunu yapabilir mi? Eli titremeden, kalbinde isyan duymadan Türk'e, dünkü en sadık, en mert ve fedakar silah kardeşine tüfek atabilir mi?
Milletler arasında da fertler arasında ki ahlak düsturları cari olsaydı, müsterih, emniyet içinde oturabilirdik. Fakat bu fertler bir araya gelip bir cemaat, bir millet olunca yırtıcı kurtlardan oluşan bir sürü vücuda gelmiyor mu? Bu yalnız Almanya ya münhasır bir kusur değil, dünyanın her tarafında hüküm süren bir vahşi kanun..
Sükut ve heyecan içinde duruyor ve hep bir arada düşünüyoruz. Bugün şu meçhul Alman neferinin hazin enkazı önünde Avrupa'nın her tarafından gelmiş bu muhtelif insanlar arasında müşterek bir insanlık rabıtasının şuuru acaba canlanıyor mu? Burada Berlin de toplanmakta maksat ne? Fürer'in 50. inci yıl dönümünü alkışlamak. ..Fakat Almanya'nın büyük şefi dünyaya bir sulh ve sükut havarisi cehresi ile hitap etseydi bu alkış ne kadar candan, ne kadar heyecanlı ve sıcak olacaktı.
Dünün kurbanı huzurunda yarının kurbanlarının acısını da şimdiden tadıyor gibiyiz. Yarın duman, ateş ve kan ile kaplı bir ufuk.. Bu ufkun üzerinden Hitler'in mistik bir cezbe içinde harici dünyadaki hadiselerden uzaklaşarak ideale dikmiş dalgın gözleri bakıyor. Fürer ne hazırlıyor ve misafirlerine ne göstermek istiyor? Bütün endişeleri izole edecek bir tatlı yüz, bir insani söz mü, yoksa Alman satvet ve gururunun ilham ettiği haşin ve mütehakkim bir jest mi?
O akşam sokaklarda meşaleler taşıyan alaylar heyecan içinde dolaşıyorlardı:ve Fürer açık bir otomobilde, şoförün yanında, ayakta, yüksek ufuklara uçmak için hazırlanmış bir Alman kartalı gibi, alkış ve takdis çığlıları ile muhat, canlı bir istifham noktası gibi geçti. Seksen milyon Alman bu insanın tek bir işaretine bağlı. Hakikaten bir nehir teşkil edebilecek kadar insan kanı bu adamın bir işareti ile yarın akmaya başlayabilir. O ne düşünüyor? Ne hazırlıyor?
Meçhul askerin kabrini o ziyaret ederek bir dakika vicdan ile baş başa kalabilseydi belki dünyanın üstüne çöken bu karanlık bulutların arkasından şu bahara yakışır bir güneş doğardı...
Devam edecek.
İyi yazmış. 80 milyon Alman'ın Nazi rejimini tek vücut halinde alkışladı ğını belirtmiş. Demek ki Alman halkı tüm katliamları biliyordu.
YanıtlaSilMüge Bulancak kitabından önemli bölümleri de yazsana.
YanıtlaSilteşekkürler:)))
Silteşekkürler:)))
SilÇok güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsınız.
YanıtlaSil