28 Ocak 2016 Perşembe

Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ile bir pazar 2

Bugün, siz bana konuşmasını çok sevdiğim bir konu verdiniz. Fakat...
 Hasan Ali gülerek Faik Reşit'in yüzüne baktı:
 -Fakat, burada oturan arkadaşım getirdiği işleri ne zaman göstereceğim diye gözümün içine bakıyor. Baktım, üstat nezaketle beni sükuta davet etmektedir. Atik davrandım ilk ilk sorumda unuttuğum bir noktayı hatırlattım:
 - Hocam, dedim. ( Hasan Ali Yücel gerçekten vefadan hocamdır) sorumdaki tarih bahsini unuttunuz, hatırlatmama müsaade eder misiniz?
 Dalgın dalgın yüzüme baktı, koltuktan kalktı, pencereden sokağı süzdü ve geldi tekrar yerine oturdu. - Bir çok alimlerin iddalarına rağmen, dedi, sırf ferdi değil, fakat kütle bakımından subjektif olmaktan kurtulmuş tarih tanımıyorum. Hangi tarihçi ve hangi tarih kitabı tam objektiftir, göstersinler, Michelet, büyük Fransız dönümünü tarihe geçirmek için ona ilgisiz bir bir ruhla mı çalıştı? Treitschke, Alman şuurunun ışığı ile içini aydınlatamamış olsaydı, o müthiş çalışmaya tahammül edebilir miydi? Derhal söyleyeyim ki, tarih tam objektif olamıyor derken, onu asla bir indiyat (gerçeğe uygun olmayan) mecmuası zannetmiyorum. Aramak için, aranılana gönülden bağlanmalıyız demek istiyorum. Atatürk tarih inkılabı, bunu kıymetli bir remzini taşımaktadır. Şüphe yok ki başlangıçtayız. Fakat milli tarihimizin mebteini Malazgirt muharebesine kadar indirmek delaletin de bulunurlar ise, sondan çok daha uzaktadırlar.
 Biz, tarihi bir medeniyet akışının seyri halinde görüyoruz. Şu halde, Türk tarihi, kendisi ile her zaman medeniyetler doğuşunun bir devamlılığını ifade eder. Ne kadar gerilere gidebilirsek bu görüşü o kadar iyi yapmış oluruz. Tarihten önceki zamanlar sözü bir fantezi değil, bir gerçektir. Bir İngiliz yazarının dediği gibi, beşer hayatı, bir dehlize benzetilecek olursa dün elinde çıra bulunan insanın gördüğü saha ile bugün büyük bir projektörle önünü aydınlatanın görme sahası arasındaki fark, söylemek istediğimiz şeyi çok iyi anlatır.
 Faik Raşit dışarı çıkmıştı. Değerli Maarif Vekilimiz dalgınca idi, ben yeni sorumu yapıştırdım:
 -Üniversite görüşünüz?
 -Biliyorsunuz İstanbul da ve Ankara da iki üniversitemiz var. Ankara da Edebiyat ve Hukuk Fakülteleri  kurulma devresindedir. Tıp Fakültesine başlanıyor. Bunlar bir araya geldiği zaman memleketin baş şehrinde, diğer kısımları da tamamlanarak büyük bir ilim merkezi kurulacaktır. Bu Cumhuriyet Hükümeti için esaslı kültür davalarından biridir ve mutlaka yapılacaktır.
İstanbul Üniversitesi altı yıldan beri bir oluş ve sınav devresi geçirmektedir. Kendisine yapılmış olan itina ve ihtimama cevap vermek yolunda bu müessesemizin yaptığı ve artırmaya kendini mecbur hissettiği gayret, gözden kaçmayacak kadar mühimdir. Üniversitemizin bir kaç fonksiyonu vardır: Memleketin muhtelif sahalarda muhtaç olduğu münevver, çalışıcı ve yapıcı unsurlarını yetiştirmek. Memleketi ilim gözü ile bütün realitelerin de etüt etmek ve tanımak. Nihayet enternasyonal ilim kurumları ile münasebete girecek kıvama gelip bilgi alış verişi yapmak ve Türk alemine cihan ilmi sahasında yer aldırtmak. Böylece Türk ilmi yalnız Türk milleti için değil bütün insanlık için faydalı, milli olduğu kadar ( humaine) bir hale gelecektir.
 -Yayın kongresinde  ne netice aldınız?
 -Sizde gördünüz kongre, memlekette büyük bir ilgi uyandırdı. Bunu sebebi, azasının Ankara ve İstanbul'a inhisar etmeyip memleketin her tarafından gelmiş olmasıdır. Böyle olduğu gibi, henüz yirmi, yirmi beş yaşında bulunanlardan yetmişini geçmiş olanlara kadar, bu işin mevzu ile ilgili her kıymetin kongrede yer alması da önemlidir. Onun için her türlü düşünceler ve istekler serbestçe ortaya atılmış ve tanzim edilen raporlar, bu türlü görüşleri aksettirmiştir. Maarif Vekili olarak kongreden kıymetli direktifler almış bulunuyorum. Bunların ne suretle gerçekleşeceği işi, ayrıca bir devlet meselesi olarak yeni tetkiklere muhtaçtır. Bunları birer birer fasıllaştırma yolundayız. Matbuatımız mensuplarının, her hususta olduğu gibi beni bu defa da teşvik ve takviye ettiklerini memnuniyetle ve şükranla ifade ederim.
 -Halkımızın okuması için yeni kararlar aldınız mı?
 -Türk milletini yüzde yüz okur yazar yapmak her inkılapçı gibi benimde emelimdir. Klasik metotlar dışında, nüfusumuzun yurdumuza dağılış tarzını, iş ve hayat şeklini göz önünde tutarak yeni planlar yapmak direktifini bir vazife olarak büyük Şefimiz den almış bulunuyorum. İhtiyaçlarımızı, vasıtalarımızı ve her türlü imkanları hesaplamak sureti ile pratik hal tarzına erebileceğimizi kuvvetle ümit etmekteyim.
 Faik Reşit hala gelmemişti.
 - Müzeler ve kütüphaneler için bir düşünceniz var mıdır?
 -Müzelerimiz bu mevzuda, dünyanın en zengin müesseselerin dendir. Uzun zamanlar, bir uzmanlık görüşü edilmeyen müzecilik, Cumhuriyet devrinde kanunla tespit edilmiş önemli bir ilim müessesesi olmuştur. Son günlere kadar, bir ambar eşyası gibi tıklım tıklım doldurulmuş ve soruşturmacıların gözlerinden uzak ve mahpus kalmış kıymetli eşyamız, yeni açılan salonlarda dış alemin havasını almak saadetine erişmiş bulunuyor. Müzelerimiz, umumiyetle bilgili bir gelişim halindedir. İlim ve üniversite öğretimimizi müzelerle ilgili kısımda faaliyete geçirmek için tedbirler almaktayız. Bu yöne, şahsen büyük bir önem atfetmekteyim. Kütüphanelere gelince: Bu hususta önemli bir teşebbüsümüz var. Bütün Türkiye'deki resmi kütüphanelerde ne kadar kitap varsa, hepsinin listeleri yapılacak ve bunlar birleştirilip bir ciltlenmiş kitap halinde, her ilim şubesindeki insanın yazar ve kitap ismi ile arzu ettiği eseri, arayıp bulması temin olacaktır. Elde yarım ve noksan ve elli yıl önce yapılmış fihristler varsa da bunlardan arzu edilen istifade temin edilememektedir. Aldığımız tertibat, zannediyorum, bir yılda yeni ve mükemmelini meydana koymak imkanını verecektir.
 Bundan başka tasnif heyetimizin senelerden beri çalışarak vücuda getirdiği fişleri bir araya toplayarak önce İstanbul kütüphanelerinin mukayeseli yazma katalogları basıla bilecektir. Bunun tarihe ait olanları, aldığımız tedbirlere göre, altı ay kadar sonra bitmiş olacaktır. İtinamız o mertebededir ki, bu yazma katalogları Bibliotheque nationale ve British Muzeum'un katalogları kadar mükemmel olacaktır. Maarif Vekilimiz büyük bir sır veriyormuş gibi hafif bir sesle devam etti:
 -İlk fırsatta da Ankara da büyük ve umumi bir kütüphane yapılması, maarif programını esaslı maddelerinden birini teşkil etmektedir.
İşte size genç Maarif Vekilimizin hiç yorulmadan, elindeki bir mektuptan parçalar okurmuş gibi bir hamlede söylediği sözler. Onlarda, yapıcı bir inkılap çocuğunun istikbale ne kadar önemle baktığını ve istikbal için ne kadar imanlı olduğunu görmek mümkündür. Ne yaptığını, ne yapacağını bilmek kadar, insana gurur ve emniyet verici ne kadar vardır dünyada...
 Maarif Vekilimizin kırışık bile bulunmayan yüzüne bir daha dikkatle bakıyorum. O, cebinden çıkardığı bir deftere gür ve yukarı kalkık kaşlarının altındaki azimle parlayan gözlerini dikmiş, ihtimal, biraz sonra yapacağı işi tasarlıyor. Hademesiz, uşaksız, teşrifatcısız koridordan geçiyor, bahçeye iniyorum. Ne yolumu kesen, ne ahret sorusu soran var. İki katlı evin bir dairesini işkal etmiş bulunan Maarif Vekilimizin yanından ayrılırken halk hakimiyetinin zaferi karşısında, milletime, büyüklerime ve kendime bir daha inanıyorum.
   Ve bu sohbetten kısa bir süre sonra Köy Enstitüleri kuruluyor. Sonrasını anlatmam gerek yok sanırım, sonradan gelişecek olaylar yazılmış çizilmiştir hepimizin bildiği gibi...Büyük umutlar besleyen ve eğitim sistemini ilk şekillendiren bu güzel insanı saygı ile anıyorum.

1 yorum: